ÇATALHÖYÜK 2005 ARCHIVE REPORT


RAPORU GIRISI

Ian Hodder

Çatalhöyük’de yeni buluntular ve yeni yorumlamalar

Yeni buluntuların, yıllardır biriken bilgileri nasıl şüpheye düşürdüğünü görmek olağanüstü birşey. Çatalhöyük’deki kazılar uzun bir süredir devam etmekte. 1993 yılından beri şu andaki ekip tarafından çalışılan kent, ilk olarak James Mellart tarafından 1960’larda kazılmaya başlandı. Çatalhöyük’le ilgili birçok teori kanıtlanarak kabul edildi. Ancak bu sene bulduğumuz iki eser bu teorileri sarsarak, üzerinde durmadığımız bazı tahminlerimizi yeniden gözden geçirmemize sebep oldu. Birkaç küçük eserin neler değiştirebileceğini görmek inanılmaz bir duygu.

Bu yaz yine dünyanın heryerinden gelen 120 kişi Çatalhöyük’de toplandı. Ekip Ingiltere, Amerika, Iran, Romanya, Sırbistan, Yunanistan ve Polonya’nın da aralarında olduğu 13 ülkeden gelenlerden oluştu. Polonya, Amerika ve Ingiltere ekiplerinin yanısıra, bu sezon Türkiye’den iki yeni ekip aramıza katıldı. Bunlardan ilki olan Mihriban Özbaşaran başkanlığındaki Istanbul Üniversitesi ekibi, doğu höyüğünün güneybatı kenarında çalışmalarına başladı. Ekibin amacı, höyüğün en aşağı tabakalarına ulaşarak, bu tabakaları Aşıklı ve Musular’daki erken tabakalar ile karşılaştırmaktır. Ahmet Tırpan ve Asuman Baldıran başkanlığındaki Konya Selçuk Üniversitesi ekibi ise doğu höyüğünün güneydoğusundaki geniş tarihi alanı kazmayı planlamaktadır. Ekip bu sene yüzey ve jeofizik araştırması ile çalışmalarına başladı. Türk ve internasyonal ekiplerin işbirliği sonunda, Konya bölgesindeki bu 9000 yıllık arkeolojik kentle ilgili yorumlamaları değiştiren heyecan verici yeni buluşlar elde edildi.

Figure 6. A unique plastered fireplace with deeply incised curving, spiral-meander decoration in Building 57, 4040 Area.

Önceki tahminlerimizi gölgeye düşüren bu yeni buluşlardan biri, ustalıkla yapılmış bir damga mühürdür (Fig 1). Bu mühür, doğu höyüğündeki Güney Alanı’nda bulunan Tabaka V’e ait bir binanın dolgusunda bulunmuştur. Mühürler büyük ihtimalle deri ve giysi üzerine baskı yapmak için kullanılmıştı. Bahsettiğim mühür, ön ve arka ayakları yukarı doğru kalkmış olan bir hayvanı betimlemektedir. Buna benzer figürler, Çatalhöyük evlerinde bulunan alçı kabartmalarda da görülmüştür. James Mellart tarafından bulunmuş olan bir örnek Fig. 2’de görülebilir. Bu alçı kabartmalar çoğu zaman ‘ana tanrıça’ figürleri olarak yorumlanmışlardır. Ancak kabartmalardaki figürlerin baş ve elleri daima zarar gördüğü için  figürlerin insan olup olmadıklarını anlamak mümkün olmamıştır. Bu yüzden damga mührü bize bir ışık olmaktadır. Hayvanın başı ve arka pençeleri zarar görmediği için, betimlenen hayvanın bir ayı olduğu düşünülmektedir. Böylelikle, kabartmalarda yeralan elleri ve ayakları yukarı kalkmış figürlerin tanrıça değil ayı oldukları da tahmin edilebilir. Leopar gibi hayvan betimlemeleri Çatalhöyük evlerinde sıkça görüldüğü için, bir ayı betimlemesi bizi şaşırtmamalıdır. Kabartmalardaki kalkık kollu figürlerin bir kadın olarak yorumlanmasıyla ortaya çıkan ana tanrıça fikri uzun bir süre Çatalhöyük ile bağdaştırılmıştır. Bu figürlerin ‘ana ayılar’ olarak betimlenip, kadına dair bir kutsallığı yansıtmaları mümkün olduğu gibi, gerçekten kadın olduklarına dair şu anda çok az bir kanıt bulunmaktadır.

Bu sene bulunan ve yine uzun süredir inandığımız yorumları sarsan diğer önemli eser, Istanbul ekibi tarafından bir evin yanık dolgusunda bulunan kil figürindir (Fig.3). Figürin bulunur bulunmaz, garip ve olağan olmayan imaji tüm ekibin kafasını karıştırdı. Figürinin ön tarafı, Çatalhöyük’de daha önce bulunmuş olan ana tanrıçalara benzer şekilde ufak ve bodur biçimde betimlenmiştir. Karın kısmı ortaya doğru uzanırken, eller dolgun göğüslerin üzerine dayanmaktadır. Ayrıca varolmayan baş kısmında bir delik bulunmaktadır. Figürinin arkasını çevirdiğimizde, kolların çok ince olduğunu ve iskelete ya da çok zayıf bir insanın kemiklerine benzeyen bir betimleme yapıldığını görürüz. Kaburga kemikleri ve vertebrae çok belirgin olduğu gibi, scapulae ve pelvis kemikleri de açıkça seçilebilir. Bu figürinin anlamı birçok şekilde yorumlanabilir: atasına benzeyen bir kadına, ölümle özdeşleştirilen bir kadına veya da ölüm ve hayatın birleşimine. Ayrıca, vücudun üzerindeki çizgiler kaburga kemiklerinden ziyade vücudun bir şeye sarmalanmış olduğunu betimlemiş de olabilir. Figürin nasıl yorumlanırsa yorumlansın, Çatalhöyük’deki toplum ve tasvirlerin doğasına ait olan görüşlerimizi değiştirdiği bir gerçektir. Belki de Çatalhöyük’deki kadın betimlemesinin önemi, analık ve yetiştirme gibi rollerin dışında, ölümle ilgili olan diğer önemli bir rol ile bağdaştırılabilir.

Figure 7. An Educational programme aims to educate young people from the Konya region, and other areas of Turkey, about the importance of archaeology for Turkey and about Çatalhöyük.

2005 sezonundaki bir diğer heyecan verici olay ilk olarak bulunan bütün haldeki in situ boğa başı ve boynuzlarıydı (Fig.4). Bu örnekte, boğanın kafatası alçılanmamış fakat duvarın içine yerleştirilmiştir. Boğa başının üst kısmında 11 adet sığır boynuzu ile bazı kafatasları bulunduğu için, aslında bu başın üzerinde bir dizi daha baş olduğu düşünülebilir. Kafatasının altında ve arka tarafında boya izleri de vardır. Figüre 4’de görülen boğa başının hemen yanındaki yıkık bir seki içine yerleştirilmiş bir seri boğa boynuzu da dikkat çekmektedir. Bu komplex yapı, doğu höyüğünün kuzey tepesinde bulunan 4040 alanı içindeki Bina 52’nin yanmış bir odasındadır. Mellaart tarafından doğu höyüğünün güneyinde de ortaya çıkarılan bu tip binaların, kentin diğer alanlarında da bulunabileceğini önceden bilmemize rağmen bu buluntu, düşüncemizin doğruluğunu kanıtlamış oldu. Ayrıca, bu boğa başının yanmış bir odada ortaya çıkarılması, evin terkediliş durumunun buluntu üzerinde büyük bir etkisi olduğunu gösterir. Birçok durumda, evler terk edilmeden önce yerleştirmeler dikkatli bir biçimde kaldırılmıştır. Bu örnekte ise zeminde bulunan yangın izleri ile çok sayıda eser ve saklama ambarlarında bulunan tohum toplulukları (arpa, einkorn ve emmer buğdayı, bezelye, minik turpgiller tohumları ve badem (taneler hala kabuğun içinde) olağan dışı olan hızlı bir terketme şekli görűlűr.

Kuzey tepesindeki 4040 alanında 7 yeni bina ortaya çıkarıldı (Fig.5). Bunların bir kısmı, bir Roma binası ya da kulesinin temel kazısı sırasında ve Bizans gömüleri tarafından bozulurken, diğer kısmı iç özelliklerin korunmasına yol açan dikkatli bir terk ediliş sürecinden geçmiştir. Örneğin, bina 57’de hala aynı pozisyonda olan alçıdan yapılmış dikili bir sütun ile üzerinde oyulmuş spiral meander motifi olan, yine alçıdan yapılmış bir şömine bulduk (Fig.6). Bu şömine Çatalhöyük’de bulunan ilk örnek olmasına rağmen, bu alandaki başka bir binanın da daha yuvarlak bir şömine ya da fırın yerine karesel bir şömineye sahip olduğu dikkati çekmiştir. 4040 alanındaki kendilerine özgü mimari bir özelliği olan evlerin dikkatimizi çekmesine neden olan bir kaç neden vardır. Aynı alandaki iki aynı bina (Bina 57 ve 58), ana odanın batı kısmını üç parçaya bölen iki adet çıkıntılı duvara sahiptir. James Mellart’ın Güney Alanı’nda bunlara benzer yapılar bulmasına rağmen, kentin kuzey kısmındaki bir alanda bu tip bir topluluğun bulunması bazı yerel mimari stiller olduğunu gösterir. Bulunan gömü örnekleri de, bazı binaların bir grup eve ait olan gömü yerleri olarak kullanıldıklarını önerir. Tüm bu kanıtlar, farklı evler arasındaki yerel toplum grupları ve 2003’ de 4040 alanındaki kazıma sonucu belirginleşen geniş bina alanlarını gösterir.

Çatalhöyük evlerinin tek bir tabakaya ait çağdaş planları, tarihleme açısından çok çeşitlilik gösterebilir. Örneğin 4040 alanındaki Bina 58, komşusu olan Bina 55’den stratigrafik açıdan daha geç bir tarihe sahiptir. Seramik ve obsidyen malzemeye göre, Bina 58 ve doğuya doğru uzanan bitişik binalar, çevre binalardan daha geç bir tarihe, büyük ihtimalle Tabaka IV ve II arasına tarihlenir. Bu durumdan farklı olarak, 4040 alanının kuzey kısmında bu sene kazılan Alan 90, seramik malzeme tarafından Tabaka VII ve V arasına yerleştirilir. Bitişik ve grup halindeki evlerin tarihleme açısından  çeşitlilik gösterdiği bir gerçektir ve bu durum radyokarbon yöntemi ile daha geniş bir şekilde incelenecektir. Aslında, yukarıda belirtilen bazı tahmini örnekler belli bir döneme ait olabilir. Bina 57 ve 58’deki karesel fırınlar höyüğün tepesinde oluşan bir değişimin parçası olabilir (Bina 57’deki fırın da motiflidir). 4040 alanında 2004’de yapılan şerit kazısında ortaya çıkan geç bir binada (Bina 47) merkezi bir fırın bulunurken, 2005’de bulunan Bina 55’de , fırının yanındaki duvarda boya izlerine rastlanmıştır. Ayrıca 2005 yılında TP alanındaki bir Tabaka II-I binası içinde merkezi bir fırın bulunurken, geç Batı höyüğünde de merkezi fırınlar bulunmuştur. Doğu höyüğünün aşağı tabakalarında bulunan fırınlar daha yuvarlak bir şekilde olup ana odaların güney duvarlarına yakın bir biçimde yerleştirilmişlerdir. Fırınların süslemeleri, şekil ve yerlerinde görülen değişiklikler, kentin daha geç dönemlerinde evlerdeki fırın kullanımının yaygınlaşmış olduğunu kanıtlar.
Diğer Aktiviteler
Shell ve Coca Cola tarafından desteklenen eğitim programımıza bu sene de devam ettik. Programın amacı hem Konya çevresinden hem de Türkiye’nin diğer bölgelerinden gelen çocuk ve gençleri Çatalhöyük ve arkeolojinin Türkiye için önemi konusunda eğitmektir. Bu sene 500 çocuğu ağırladık. Hergün 20 çocuk, Çatalhöyük hakkında bilgi edinirken daha önce hazırlanmış toprakta kazı yapıp, Çatalhöyük duvar resimleri ile evlerinin maketlerini hazırladı. Eğitim programı Gülay Sert tarafından yürütülmektedir.

Figure 8. The Visitor Center was entirely redecorated and the exhibit remade, display panels were renewed.

Global Heritage Fund ve Nick Merriman ve öğrencilerinin (The Institute of Archaeology, UCL) desteği sayesinde ziyaretçi merkezimiz yeniden dekore edilerek, sergi yeniden düzenlendi (Fig.8) Ayrıca paneller değiştirildi ve bazıları alana da yerleştirildi. Bu çalışmalara ek olarak hem Ingilizce hem de Türkçe bir sesli rehber hazırlandı.

Çumra Belediye Başkanı’nın yardımıyla, Çatalhöyük’ün girişinin karşısındaki alana bir otopark yaptırıldı. Bu çalışma, devamlı artan ziyaretçi sayısı dolayısıyla girişte yoğunlaşan kalabalığın düzene girmesini sağladı.
Ayrıca Çatalhöyük Müzesi ile ilgili heyecan verici dizayn çalışmalarından dolayı Cengiz Bektaş’ a teşekkür ederiz. Müze ,Çatalhöyük ruhunu yansıtan kerpiçten yapılıp, Çumra yakınında inşa edilecektir. Şu an için yapmamız gereken, bu müzenin inşası için gereken parasal desteği bulmaktır.

Figure 8. Design for a Çatalhöyük museum by Cengiz Bektaş which captures the spirit of the site and would be made out of mud brick and located near Çumra.



© Çatalhöyük Research Project and individual authors, 2005